Ben Ash Çok güzel

"Ve Nidorino bir Boynuz saldırısıyla savaşa başlar! Ama Gengar bir
sıçramayla hemen geriye gidiyor!" Televizyon spikeri Pokémon dövüşünün
detaylarını ilan etti. İki yaratık bir Pokémon Gym de mücadele
ediyorlardı. Gengar pis görünüşlü, parlak kırmızı gözlü bir hayalet
Pokémondu. Nidorino ise dayanıklı, alnında keskin bir boynuzu olan
zehirli bir Pokémondu.
"İşte: Gengar’ın hipnoz etme gücü!"
Gengar ellerini çıptı. Ellerinden nabız dalgaları akmakta ve Nidorino’nun etrafını
sarmaktaydı. Nidorino hipnoz kuvvetinin etkisiyle büyülenince büyük bir gürültüyle yere yığıldı.
"Bu Nidorino’nun sonu olabilirdi!"
O an uzun boylu bir adam spor salonunda beliriverdi. Elinde portakal
boyunda kırmızı-beyaz bir Poke-topu vardı. Birden top açıldı ve
Nidorino bir şimşek ışıltısıyla o topun içine girerek gözden kayboldu.
"Bekle! Nidorino’nun eğitmeni geliyor işte. Nidorino’yu tekrar
çağırıyor. Şimdi Gengar’la çarpışmak üzere başka bir Pokémon
gönderebilir."

Şimdi Pokémon eğitmeninin elinde başka bir Poke-topu var ve eğitmen güçlü bir hamleyle topu ringe fırlattı…
"Hangi Pokémonu kullanacak şimdi?"
Pokémon savaşı hiddetlenmişti. Ash Ketchum kavgayı odasındaki
televizyondan izlemekteydi. Bir gün televizyona çıkacak ve tüm dünya’ya
ne kadar büyük bir Pokémon eğitmeni olduğunu gösterecekti. Hem de çok
kısa bir zaman sonra. Artık Ash on yaşındaydı ve Pokémon lisansını
alabilirdi. Etrafı dolaşarak 150 farklı Pokémon türünün tümünü
yakalayabilecekti. Bir pokémon’unu bir başka Pokémonla savaştırmak için
kullanabilecekti.
Ash oyuncak bir poke topunu eline alıp başının üzerinde tuttu.

"Ben Ash! Diye bağırdı. "Dünyayı dolaşıp Pokémon eğitiminin sırrını
çözeceğim! Böylelikle Pokémon dünyasına sesleniyorum: "Ben bir Pokémon
Ustası olacağım. Ben en büyük olacağım…"
"Ash uyku vakti!" Ash’in annesi kapıda durup başını salladı. "saat 11 ve uyuman gerek".
"Ama yarın Pallet kasabasından ayrılıp Pokémon yolculuma koyulacağım," diye isyan etti Ash. "uyuyamıyorum!
"Uyuyamıyorsan en azından yarın için hazırlanmaya bak. Al bunu izle!"
Televizyondaki kanalı değiştirdi. "Ve pijamalarını giymeyi unutma!"
diye seslendi odadan çıkarken. Ekranda kır saçlı beyaz önlüklü bir adam
vardı. Ash onu tanıyordu. O Profesör Oak’tu, Pokémon üzerinde o dünya
otoritesi. Labaratuarı tam yolun aşağısındaydı.

"İyi akşamlar Pallet," dedi Profesör Oak. "Yarın Pokémon öğrencilerinin yeni sınıfı için büyük gün!"
Profesör duvarda aslı olan Pokémon posterlerine işaret ederek: "Size
Bulbasaur, Charmander ve Squirtle’ı tanıştırmak istiyorum. Her biri
yeni öğrenciler için burda. Hangisini seçeceksiniz?"
Ash televizyonu kapattı. Aynı posterler odasının duvarında asılıydı.
Her Pokémon eğitmeni yolculuğuna başlamadan önce bu üç Pokémondan
birini seçmek zorundaydı. Ash hangisini seçeceği konusunda düşünmüş ama
kararını hala vermemişti.
Ash bir yandan pijamalarını giyerken duvarındaki Bulbasaur posterine
baktı. Bulbasaur sırtında büyük bir yeşil çiçek kökü olan bir dinazoru
andırıyordu.

"Bulbasaur yeni başlayanlar için ideal. Seni seçiyorum Bulbasaur!" ama
sonra Squirtle vardı. Squirtle şirin bir kaplumba gibiydi ama Ash onun
su kuvvetinin ne kadar güçlü olabileceğini biliyordu. "Seni seçiyorum
Squirtle!"
Peki ya Charmander? Alev kuyruklu bir ateş Pokémon’unu böyle bir güçle neler neler yapılır!
Ash yatağına yattı ama uyumak için fazlasıyla heyecanlıydı. Bulbasaur…
Squirtle… Charmender… Ash bir o yana bir bu yana dönüp durdu. Rüyasında
Bir Pokémon topunu fırlatıp Pokémonları bir bir savaşın ortasına
saldığını gördü. Her biri kendince inanılmazdı.
Bulbasaur… Squirtle… Charmander… Ash nasıl bir seçim yapabilirdi ki?

güzel paylaşım sağol

Birşey değil.